top of page

LOFT CAZ: UÇ YA DA ÖL! 

Yazar: Yasemin Akman


UÇ YA DA ÖL!

jaimie branch, 2022’nin Ağustos ayında aramızdan ayrıldığında caz dünyasını derin bir üzüntü içinde bıraktı. (Kendi isteği bu olduğu için baş harfleri küçük olarak yazıyoruz.) Öldüğünde sadece 39 yaşındaydı. Bize lideri olduğu grubu ile yaptığı dört albüm ve iş birliği içinde olduğu müzisyenlerle birlikte çaldığı on dört albüm bıraktı. Son grubunun adı “Fly orDie” idi. Bunun anlamının kendisine sorulduğu bir röportajda neden bu şekilde bir ad seçtiğini şöyle açıklamış: 

"Harika bir grup adı. Bu, motosikletlilerin kullandığı 'sür ya da öl' ifadesinden geliyor. 'Uç ya da öl' fikri şu. Ya hayata yaklaşacağız ya da ölüme yaklaşacağız. Yani bu bir nevi ölüm yerine yaşamı seçme fikri. Yaşadığımız tüm bu zaman boyunca… hadi gerçekten yaşayalım gibi. Hayatı gerçekten deneyimleyelim. Hadi gerçekten ayağa kalkalım ve yaşamın neyle ilgili olduğunu görelim.”

Aynı zamanda “Fly” doğaçlama müziğin tanımında yer alan “on the fly” karakteristiğine de bir gönderme olabilir. Doğaçlama sanatı "anında" müzik bestelemektir çünkü. Bu fikir onunboynunda bir dövmedir aynı zamanda. Gotik harflerle “Fly or Die” yazdırmıştır. Fly üzerine biraz daha düşünürseniz oradan füglere, füglerden kaçışlara, kaçışlardan yine müziğe dönersiniz. “Die” kısmına ise hiç girmeyelim, aklımızdaki soruların sonu gelmez bu konuyla ilgili. 


jaimie branch
jaimie branch

jaimie’nin punk ve ska geçmişinin Fly or Die albümlerine gidişte önemli bir yeri var. Klasik müzik eğitimi aldığı biliniyor, eğitiminin yanı sıra lokal punk ve ska gruplarında trompet çaldığı bir dönem de var. Bu dönemde tanıştığı punk rock en az caz ve doğaçlama kadar onun hayatının tamamına hakimdi. İlk olarak Nirvana ile başladığı dinleme serüveni onu Pixies, The Descendents’a taşımış, oradan daha hardcore gruplar olan Fugazi, Minutemen ve MinorThread’e ulaştırmış ve sonuçta daha teknik olan Shellac gibi, Tortoise gibi post rockgruplarına demir atmıştı. Punk onun için sadece bir müzik türü değildi, bir ethosdu. Ahlaki değerlerin bilinci ile şekillenen bir tutum. Ona göre punk “Hayata devam etmenin ve başkalarına karşı nazik olmanın, enerji sahibi olmanın ve hayattan zevk almanın, mizahı takdir etmenin ve bazı şeylerden heyecan duymanın bir yoluydu.”


Onun cazının birçok türden öğeler barındırdığı malumunuz. Bir süre sonra trompetinin yanısıra vokal de yaptığını biliyoruz. Yaptığı vokalin anlamı hakkında şöyle söylemiş:

“Her zaman konuşkan bir trompetçi oldum. Çoğunlukla dokular ve artikülasyonların olduğu süper avangard şeyleri yaparken bile, bu konuşmayı hâlâ kafamda yapıyordum, ama kimseyle değil; tek taraflıydı. Ve insanların bunun bir kısmını hissedebildiğini düşünüyorum ama ne söylediğim hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Yani bir sesi kullandığınızda, iyisiyle kötüsüyle gerçek anlamda bir şeye dönüşür. Vokalleri ne kadar sessiz yaparsanız yapın kulağınızın yine de oraya odaklanacağını söyleyen Brian Eno'ydu sanırım. Böylece o sonunda vokali bıraktı. Ama ben diğer tarafı seçtim: Bir şeyler söylediğimde ne olacağını ve insanların [sesimi] çevreleyen her şeyi nasıl yeniden bağlamlandırdığını görmek istiyorum.”


jaimie branch
jaimie branch

Zaman zaman trompetine karşılık verir gibi sadece bir çığlık, zaman zaman uzun uzun şiirlerle spoken word cazı tarzında, zaman zaman gerçek bir caz vokali, zaman zaman da bir punk’ın şarkı söylemesi gibi vokal yaptığını görüyoruz. Örneğin “Take Over The World” şarkısını dinlediğinizde bir spoken word tarzı geliyor kulağa. Gruplarından biri olanAnteloper’ın bazı albümlerinde tam anlamıyla bir caz vokalisti gibi şarkı söylediğini de eklemeliyiz. Yukarıda bahsettiğimiz vokalden çok daha farklı bir noktada, örneğin “Earthlings” şarkısında yaptığı vokal. Fly or Die grubunun ikinci albümündeki “Prayer forAmerikkka”da ise vokali sosyal sorunlara tuttuğu bir ayna. Gözaltına alınan ve istismara uğrayan Orta Amerikalı bir kızın çaresiz öyküsünü anlatıyor, kehaneti andıran bir yakarışla...  “Bir grup gözü açık ırkçımız var” diye bağırışı hala kulaklarımızda. "Bu Amerika hakkında bir şarkı ama bir sürü yer hakkında / çünkü işlerin berbat olduğu yer sadece Amerika değil..."Ve bu kez vokal, bir punk vokali. 


Konserlerinin dinleyici ile iletişimde olduğu bir ritüel gibi olduğunu da söyleyebiliriz. Müziğe onların da dahil olduğu bir atmosfer yarattığı, bazı enstrümanları dinleyicilere verip onlarla dans ettiği de rastlanılan bir durum. 

jaimie’nin her daim melodiye önem veren bir besteci olduğunu söyleyebiliriz sanıyorum. Bu avangardın zirvelerinde dolaştığında bile duyabildiğiniz bir şey. Kalbimde her zaman oraya doğru gidiyorum diyor, yani melodiye. Aslında burada ezber bozan bir tavır görüyoruz. Çünkü genellikle dinlediğimiz doğaçlamalarda çok fazla melodi duymayız. Hatta melodiye kayılmaması gerektiği yönünde fikir beyan eden müzisyenler de olabilir. Ama eğer içinizde melodi varsa, bu kafadan çıkmaya çalışmak da zorlu olmalı. jaimie’nin doğaçlaması bu noktada çağdaşlarından ayrı bir noktaya düşüyor. Çünkü o hiçbir zaman içindeki melodiden uzaklaşmadı ve hatta oraya yaslandığını da söyleyebiliriz. İlk Fly or Die albümündeki “Theme 002” bu anlamda çok ilginç bir parçadır. O melodi orada doğaçlanmıştır ve bir anda parçanın asıl öğesi haline gelmiştir. “Meanwhile” parçasındaki tarzın daha çok John Zorn’unyaptığı caza yakın durduğu, o “süper avangard” dediği şeylerden biri olduğu kesin.Etkilendiği müzisyenler arasında Don Cherry, Alex Dörner, Booker Little, Miles Davis ve Evan Parker’ı sayıyor.




jaimie branch
jaimie branch

Sosyal adaletsizliğe, Amerika’nın yaptığı sınır kontrollerine ve ırkçılığa karşı duruşu da net. Amerika’nın köklerinde ırkçılık olduğu ve bunun bitiriliyormuş gibi gösterilip halen son sürat devam ettiği gerçeğini dillendirmekten hiç geri durmadı. O klasik müzik eğitimi almıştı, konservatuar mezunuydu. Cazın kökeni konusunda söyledikleri ve eğitim kurumlarını bunu doğru öğretmemekle suçlaması da önemli beyanatlarındandı: 

“Müzik okulları, kelimenin tam anlamıyla, bir tek siyah profesör çalıştırmadan veya bunun öncelikle siyahların müziği olduğunu öğretmeden, caz müfredatının tamamını öğretiyor. Bu sadece Afrikalı Amerikalılara değil, müziğe ve öğrencilere de ve tarihsel olarak herkese bir kötülüktür. O müziğin tarihi sadece duyumsadığımız bir şey değildi, insanların yaşadığı bir şeydi.” 


Brooklyn’deki Red Hook mahallesi jaimie için önemli bir yerdi. Oradaki Pioneer Works isimli bir kültür merkezi sayesinde müziğin onun ana para kazanma kaynağı olabileceğine ikna olup bir bakkalda çalışırken işini bırakmıştı. Gel burada müzik yap ve kayıt için de sana bir stüdyo ayarlayalım diyebildikleri için şimdi bu albümleri dinleyebiliyoruz. Grubu Anteloper ile yaptığı ilk albümlerin orada kaydedildiğini ekleyelim. Sanatçılara bu şekilde özerk bir alan açabilmenin, onların yaratıcılığına olan katkısı bakımından ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Evinden birkaç blok ötedeki kültür merkezine gidip gelen ve müziklerini kaydeden, evinin hemen aşağıdaki plak dükkanında vakit geçirip, müzik dinleyip, orada mini konserler veren bir jaimie hayal edebiliyoruz. Güzel bir hayal bu. 


Onun uyuşturucu bağımlılığı ile uzun bir savaş verdiğini biliyoruz. 2022’deki ölümünün de bu bağımlılıkla ilgili olduğunu. Gündelik konuşmalarda arkadaşlarından duyduğu ırkçı söylemler de dahil olmak üzere her ırkçının karşısında kapı gibi durup, kendini asla tutmadanhaykırarak karşı duran bu kadının cesaretini, içindeki melodiyi ve o muhteşem albümlerini hiç unutmayacağız. Bir şeyi daha unutmayacağız. Ölümünden sonra yayınlanan Fly or Diealbümündeki “Burning Grey” şarkısını ve orada bize miras bıraktığı söylemi: “İnanın gelecek içimizde yaşıyor/ Savaşmayı unutmayın/ Savaşmayı unutmayın/ unutmayın/unutmayın/unutmayın…”

bottom of page